Sana Bencil mi Dediler? Belki de Gerçekten Öylesindir (İyi Anlamda!)
Elalem ne der’le değil, iç sesinle hizalanma rehberi.
Sevgili dostum,
Az önce İstanbul’da bir deprem olduğunu duydum.
Umarım sen ve sevdiklerin iyisinizdir.
Kalbim orada, hepinizin güvende olmasını diliyorum.
Şimdi izninle, haftanın konusuna geçiyorum...
Gündemimiz yine biraz eğlenceli, biraz düşündürücü.
Geçen gün Nazlı’nın annesi yani yengem benim hakkımda neler neler demiş…
"Bizim Nazlı’ya ‘kendi kahvaltını kendin yap’ demiş, bir de utanmadan kendine patlıcan kızartmış!"
Ay pardon da… brokoli kraliçesiyle yaşadığımız aydınlanmadan hâlâ haberleri yok belli ki.
İşin doğrusunu burada ve şurada anlatmıştım.
Anlaşılan yengemin kafası biraz karışık.
Ama yalnız değil.
Ben de zaten o zaman “vericiyim” sanıp aslında pasif agresif alıcılık yaptığımı fark etmiştim.
Yani kafa karışıklığı evrensel. Brokoli kadar yaygın.
O yüzden düşündüm:
Hazır herkes “bencil mi oldum, yoksa iyi mi niyetim?” kafasında dolaşırken,
bir rehber hazırlayayım dedim.
Buyur bakalım, iki liste birden:
Vericilik gibi görünen ama aslında bal gibi alıcılık olan örnekler
Sevgilisinden ayrılmaya karar verdiği halde “onu üzmemek için” konuşamayan kişi:
Kalbini koruyor ama karşı tarafın zamanını yemekten hiç gocunmuyor. Ne verici ama(!)Ofiste herkesin doğum günü pastasını organize eden ama kimse “çok düşüncelisin” demeyince trip atan kişi:
“Ben aslında sizin için yapıyorum” diye diye içinden “beni sevmiyorlar” ağıdı yakan pasif agresif alıcı.“Ben kimseye hayır diyemem” deyip tüm hafta sonunu istemediği insanlarla geçirip sonra herkese küsen kişi:
Aslında ‘biri beni fark etsin’ festivalinde sahne alıyor.Sabaha kadar arkadaşının derdini dinleyip ertesi gün “ben hiç dinlenemedim yaa” diye dolanan kişi:
Kulak değil anten olmuş, dikkat çekmek için yayında.Sürekli “sen bilirsin” deyip kararları karşı tarafa bırakan ama sonra karardan memnun kalmayıp surat asan kişi:
Kontrolü veriyor gibi yapıp onay ihtiyacını kamufle ediyor.“Ben sana yardım ederim ama sen de geçen seferkini unutma” diyerek iyiliklerini takas listesine çeviren kişi:
Modern zamanların puan toplayan alıcısı. Bonus sistemli gönül alışverişi!Grup gezilerinde “herkes rahat etsin” diye hep ortayı bulmaya çalışıp sonra gece otelde yorganı çeke çeke ağlayan kişi:
İçinde küçük bir barış gönüllüsü, kocaman bir onay ihtiyacı yatıyor.Toplantıda herkes konuşsun diye kendi fikrini bastıran ama sonra “beni kimse önemsemiyor” diye iç sesle bağıran kişi:
Zemin hazırlıyor gibi ama gizli amaç: görünürlük.“Ben sana kızmadım canım, sadece kırıldım” diyerek karşısındakine ‘suçluluk enerjisi’ yollayan kişi:
Toksik huzur elçisi. Barışçıl görünümlü duygusal şantajcı.“Hiç istemedim ama ayıp olmasın diye düğününe gittim” diyen ama Instagram’da 34 story atan kişi:
Enerjiyle değil, like’larla beslenen sahte verici.
Dışarıdan bencil, içeriden verici olan 10 farklı örnek:
Çocuğunu kreşe bırakıp iki saat yalnız kahve içen anne:
Kendini şarj ediyor ki sonra minik insanlara daha çok sabır ve kahkaha verebilsin. Lityum pilli verici!Birinin ona hediye almasını ya da hesabı ödemesini içten bir teşekkürle kabul eden kişi:
Vericiliğin hazzını paylaşmasına izin veriyor. “Ben senin şefkat alıcın olayım” demek de bir nevi gönül hizmeti.Kendi sınırını koyan, ‘hayır’ demeyi bilen kişi:
Hayır dediği kişi bir miktar sinir olsa da, gelecekte ‘keşke zamanında hayır deseydim’ dememeyi öğretiyor.“Bugün mesajlara dönemeyeceğim” yazıp sonra gerçekten dönmeyen kişi:
Sözünün arkasında duruyor, beklenti üretmiyor. Hepimiz için sınır çiziyor, kolektif zihin rahatlıyor.Giyinip süslenip sadece kendisi için aynaya gülümseyen kişi:
“Ben iyi hissedeyim ki etrafımdakilere de güzellik bulaşsın” felsefesiyle yayılımda. Işığını kimseye tutmadan aydınlatıyor.Birlikte tatilde olan kalabalık gruptan bir sabah tek başına yürüyüşe çıkan kişi:
Kimseyi terk etmiyor, sadece sabah sessizliğini evrenle paylaşmaya gidiyor. Dönünce huzur bulaştırıyor.Başkasına “çok iyi geldi bana bu sohbet ama şimdi yalnız kalmaya ihtiyacım var” diyebilen kişi:
İkili ilişkiyi şeffaflıkla besliyor. “Seninle dürüst olmak istiyorum” diyor ama “tatlı bencil” etiketi yiyor.Başkasının çocuğuna “hayır, bu benim eşyam” demeyi öğreten yetişkin:
Sanki paylaşmayı baltalıyormuş gibi gözüküyor ama aslında o çocuğa ilerideki vericilik için sağlam bir temel veriyor.İltifatı “yok ya estağfurullah” demeden kabul eden kişi:
İltifatın çöp olmasına izin vermiyor. O övgünün kıymetini bilerek vereni de yüceltiyor. Onay reseptörü değil, yankı odası.“Hayır, şu an yardımcı olamayacağım” deyip vicdan azabına düşmeyen kişi:
Gerçek vericiliğin sürdürülebilirlik bacağında çalışıyor. Bataryayı boşaltmadan ilerleme sağlayan enerji uzmanı.
Yani demem o ki…
Ne verici olmak bir rozet, ne de “bencil” denmek bir utanç meselesi.
Önemli olan bir şeyi yaparken içten miyiz, yoksa başkasının takdirini mi kolluyoruz?
Hayatı “elalem ne der”le değil, “ben ne hissediyorum”la yaşamak biraz cesaret istiyor.
Ama inanın, dışarıdan azıcık tuhaf görünmeye razı olunca, içeride çok güzel şeyler oluyor.
Kendini kanıtlama ihtiyacını bıraktığında,
hem sen özgürleşiyorsun hem etrafındakiler.
Yani sevgili dostum,
Veriyorsan gönülden ver.
Alıyorsan da teşekkür edip tadını çıkar.
Elalem konuşur, sen kendini bil yeter.
💖
Pembe Fil